Türkiye’de beni en çok etkileyen yerlerin başında gelir Nemrut Dağı. Dünyanın en ilgi çekici tarihi miraslarından birisidir.
Hem günü doğurmak hem de batırmak için mükemmel bir yerdir. Ayrıca Nemrut dağının zirvesinde, Yukarı Mezopotamya’nın ovaları ayaklarınızın dibindedir.
Antik Grek ve Roma dönemlerinde Toros dağları ile Fırat Nehri arasında kalan bölgeye Komagene denirmiş. Kral Antiochos ise şanının ancak tanrılarla boy ölçüşebileceğine inanmış bir Komagene kralıdır. Babası Mithradates tarafından M.Ö. 76 yılında bağımsızlığına kavuşturulan bu küçük krallığı daha da büyüterek günümüzde de hatırlanabilmesini ve bu satırları yazmamı sağlayan kalıcı eserlerle süsledi. Kral Antiochos, dönemin iki büyük gücü olan Romalılar ve Partlar (İran) arasında sıkışıp kalan bu küçük krallığını, soyunu hem batıya (Büyük İskender) hem de doğuya (Büyük Dara) dayandırarak oluşturduğu bir denge politikası ile ayakta tutmaya çalıştığı görülüyor. Komagene Krallığı altın dönemi bu melankolik kral zamanında yaşadı. Nihayetinde M.S. 72 yılında son bulur ve Roma İmparatorluğunun bir vilayetine dönüşür.
Nemrut Dağı kayalık bir zirveydi.. M.Ö 62-50 yıllarında zirvesi oyularak, Yunan ve Pers tanrılarını temsil eden devasa heykeller ile süslenmiş tümülüs tarzı bir mezar yapıldı kral Antiochos için. Günümüzde kısmen yıkılmış olan bu dev heykellerin başları iki metreyi bulmaktadır. Heykelleri doğu ve batı teraslarında görebilirsiniz. Kralın mezarı ise bu taş ve çakıldan yığma, yapay tepenin içinde olduğu bilinmekle beraber henüz mezar odasına ulaşılamamıştır.
Nemrut Dağı’na hem Malatya’dan hemde Adıyaman’ın Kahta ilçesinden gidilir. Malatya yolu daha uzak ve Nemrut dağındaki kalıntıların dışında kalan Arsemia, Cendere Köprüsü ve Karakuş gibi diğer Komagene tarihi eserlerini görme şansınız olmuyor. O yüzden, mümkünse Kahta üzeri gidin.
Yıllarca bir turist rehberi olarak eşlik ettiğim turlarda Nemrut dağına hem gün doğuşu için hem de gün batışı için gittim. Her iki deneyimi de gezgin tayfa ile paylaşayım dedim. Günün hangi vaktinde giderseniz gidin, yanınızda mutlaka rüzgar geçirmeyen bir ceket almanızda büyük fayda var. Bazen çok rüzgarlı ve soğuk olabilir. Unutmayın 2150 metre yükseklikte olacaksınız. Zirvenin son beş yüz metresini yürüyeceğinizden (Kahta tarafı) mutlaka rahat yürüyüş ayakkabısı giymeniz gerekir. Kış ayları hariç yılın diğer aylarında Nemrut Dağını ziyaret edebilirsiniz.
Gün doğuşu, batışından daha güzel ama çok erken bir saatte kalkmanız gerekiyor. Konaklama için hep Kahta’yı tercih ettik. Zira burası Nemrut dağına en yakın yer. Otel resepsiyonu ile mutlaka gün doğuşu saatini kontrol edin ve size ne zaman hareket etmeniz gerektiğini söylerler. Dağ yolu oldukça virajlıdır. Deneyimsiz bir sürücü için tehlikeli olabilir. O yüzden otelinizden bir araç ve şoför ayarlamanızı tavsiye ederim.
Orayı, en iyi oranın yerlisi bilir sonuçta. Yılın hangi zamanında gittiğinize göre hareket saati değişir. Yaz ortasında genellikle saat sabah erken 2 gibi hareket ediliyor. Yaklaşık 1.5 saatlik yolculuktan sonra Nemrut Dağına varılıyor. Vardığınızda halen karanlık olacağından bir el feneri size çok yardımcı olacaktır. Kahta yönünden geldiyseniz, sizi dik bir beş yüz metrelik yürüyüş bekliyor. Sağ taraftan oldukça güzel yapılmış bir taş patikadan zirveye doğru devam edin. Gün doğuşu için doğu terasında beklemeniz lazım. Etrafta düzleştirilmiş bir merasim alanı olan yerde heykel başlarını görebilirsiniz. Gün doğuşundan sonra tümülüsün etrafından, kuzey yamacını takip ederek, doğudan batıya geçiş için bir merasim yolu olarak düzenlenmiş kuzey terasını görebilirsiniz. Burada bir zamanlar Kral Antiochos’un atalar galerisinin bir parçası olan kum taşından yontulmuş ortostat kalıntılarını görebilirsiniz. Batı tarafına geçtiğinizde ise yine doğu terasında bulunan tanrı ve bir tanrıça heykellerine denk düşen dev heykel başlarını görebilirsiniz. Batı terası kış aylarında daha fazla karın altında kaldığı için heykel başları daha iyi korunmuştur.
Eğer Kahta yönünden Nemrut Dağını ziyaret ediyorsanız diğer tarihi yerleri mutlaka ziyaret edin. Bu yerlerden biri olan Arsemia dağın yamacına kurulmuş yazlık bir başkentti. Burada yaklaşık 150 metre derinliğe inen ve kayaya oyulmuş bir tünel ile beraber Anadolu’daki en uzun Grekçe yazıt ve Kral Mithradates veya Anthiocos Herkül ile el sıkışırken tasvir edilmiş bir rölyef taş, yapılan kazılarda keşfedilmiştir.
Cendere köprüsü ise Romalı lejyon askerleri ile 4 Komagene şehri tarafından 2. Yüzyıl sonunda İmparator Septimus Severus ve ailesinin onuruna inşa edilmiş bir köprü. Cendere çayının üstüne kurulmuş ve sütunlarla süslenmiş bu kemerli köprü görülmeye değer.
Yine yol üstünde ve Kahta’ya yakın bir yerde olan Karakuş ise Komagene kraliyet kadınları için yapılmış bir tümülüs mezardır. Yığma taş ve topraktan yapılmış bu mezar tepenin etrafı, sütunlar ve sütunların üstünde bulunan farklı hayvan heykelleri ile daha da anıtsal hale getirilmişti. Sütun ve heykellerden bazıları günümüze kadar ayakta kalmıştır.
Eğer gün batımı için gidecekseniz, öğleden sonra gün batımından 6-7 saat önce hareket etmeniz lazım. Yukarıda bahsettiğim geziye bir program olarak tersinden başlamanız lazım. Nemrut dağının zirvesine ulaştığınızda mutlaka doğu terasını görecek kadar zamanınız olsun.
Arif Yaşa
20 yıldır rehberlik yapıyorum ve üniversite yıllarımdan beri seyahat ediyorum. Bir yerden başka bir yere beni götüren şey ise merak!
Gezgin blog’dan haber almaya ne dersiniz?
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.