Yıllar önce küçük ince bir kitap okumuştum. “Erzurum’a Yolculuk” adında bir kitaptı. Rusya’nın ünlü şairi Puşkin’in yazdığı bu anı kitap Rus Osmanlı savaşının cephe gerisini ve Kars şehrini de kapsayan detaylı ve çarpıcı betimlemeleri kapsıyordu.
Erzurumlu olmama rağmen Kars hep uzak bir diyar gibi gözükmüştü bana yıllarca. İlk gençlik yıllarımda turist rehberi olarak yaptığım pek çok Karadeniz ve doğu gezilerinde yolum hep Kars’a düştü. Zira Kars yakınlarındaki Ani Harabeleri, doğuya yapılan her yolculukta, her turda olmazsa olmazı gibi bir yer. Daha ilk yolculuğumda beni oldukça şaşırtmaya başlamıştı. Hem tarihi hem de her ziyaretimde yolumu şaşırmama sebep olan muntazam ızgara planı ile birbirine benzeyen caddeler ve halen ayakta kalmakta direnen Rus yapımı, Baltık mimarisini anımsatan siyah bazalt taştan eski evler ve binalar Kars ile ilgili olarak ilk aklıma gelenlerdir. Birde tepenin üstüne kurulmuş ve adeta 19. yüzyıl savaş tabloları veya film sahnelerinden fırlamış gibi duran Kars kalesi.

Şehrin içini gezdiğinizde farklı kültürlerin elinden geçtiği hemen hissediliyor. Bu yönü ile kozmopolit ve kendini ilk bakışta sevdiren bir şehirdir Kars. Kars deyince hemen herkesin aklına kaşar peyniri ve meşhur gravyer peyniri gelir. İsviçre’nin Gruyere kasabasından çıkan Gravyer peynirin Kars’a nasıl geldiği sorusu hep aklıma takılmıştı. 93 harbi olarak da bilinen 1876-1877 yıllarındaki Osmanlı Rus savaşının akabinde, ruhani bir Hristiyan mezhebine bağlı Malakanların, bölgeye Rus Çarı tarafından sürgün edilmesi ile yepyeni bir peynircilik teknolojisi de Kars’a gelmiş oluyor. Süt içenler anlamına gelen Malakanlar geçimlerini de süt ve peynir ürünlerinden sağlıyorlar. Kars şehir içinde pek çok mandıranın satış mağazası bulunmaktadır. 100 kiloluk teker şeklinde yapılan gravyer peyniri ve eskitilmiş kaşarı mutlaka tadın. Zamanınız varsa, bir Malakan köyü olan ve Kars’a yaklaşık 50 km uzaklıktaki Zavot (Boğatepe) köyündeki peynir müzesini ziyaret ederek daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.

Kars’ın en önemli tarihi miraslarından birisi olan Ani Harabeleri şehirden yaklaşık 45 km uzaklıkta ve Ermenistan sınırında yer alıyor. Sınır hattına bitişik olan bu yer kanımca, memleketin doğusunda görebileceğiniz en önemli ve ilginç yerdir. Öncelikle zengin bir Ermeni tarihi ve mimarisini barındıran bir yer. Ani ortaçağda çok önemli bir şehirdi. İpek yolu üstünde olması ile zengin ve gelişmişti. Bu zenginliğin ve gelişmişliğin izlerini geride kalan mimari kalıntılarda görmek mümkün. Ermeni Bagratuni krallığının başkentiydi. Bu örenyerinde Selçuklu ve Selçukluların ardılı olan Şaddadilere ait cami, saray ve han kalıntılarını da karşımıza çıkıyor. Ani yaklaşık 3 saatlik bir yürüyüşü hakkeden bir yer. Yanınıza su ve yiyecek almayı unutmayın. Bir rehber olarak Ani harabelerine yaptığım gezi ve turlarda genellikle 3 saat gibi zamanın gerektiğini tecrübe ettim. Eğer yazın ziyaret edecekseniz akreplere ve yılanlara dikkat etmekte fayda var.

Kars’ta kaçırmamanız gereken yerlerden birisi de Çıldır Gölü. Hele bir de kışın ordaysanız mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Göl tamamen donuyor ve atlı kızaklarla dolaşmak harika bir şey. Şanslı iseniz, buzu kırarak balık avlayan balıkçılarla da karşılaşabilirsiniz.

Kars, Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un Kar adlı romanına da ilham kaynağı olmuş bir yer. Yazın başka, kışın bir başka güzel olan Kars bütün farklılıkları ve renkleri ile keşfedilmeyi bekliyor.

Arif Yaşa
20 yıldır rehberlik yapıyorum ve üniversite yıllarımdan beri seyahat ediyorum. Bir yerden başka bir yere beni götüren şey ise merak!
Gezgin blog’dan haber almaya ne dersiniz?
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.