Aphrodisias, adı üstünde güzelliğin ve aşkın Tanrıçasına adanmış antik bir şehirdir. Günümüzde Aydın iline bağlı Karacasu ilçesinin Geyre beldesindedir. Antik dönemde burası, Karia ülkesinin sınırındaydı. Tarihi bronz çağına kadar gitse de, günümüze kalan kalıntıların çoğu Roma imparatorluk dönemi ve erken Bizans dönemine aittir.
Özellikle Roma imparatorluk döneminde beyaz mavimsi mermerinden yapılan ve estetik değeri yüksek heykelleri ile nam salmıştı. Öyle ki, Aphrodisias heykeltıraşlarının elinden çıkmış mermer heykeller, Yunanistan ve İtalya gibi ülkelerde yapılan kazılarda da bulunmuştur. Aphrodisias heykel okulu, antik dönemin en iyilerinden biriydi. Günümüzde o yüksek estetik duygusu ile Aphrodisiaslı sanatçıların elinden çıkmış çok sayıda kaliteli mermerden yontulmuş eserlere ev sahipliği yapan bu ören yeri, Türkiye’nin Antik Yunan ve Roma dönemlerinden kalmış yerler arasında, en zengin olanıdır. Bir zamanlar Geyre köyü bu zengin kalıntıların içindeydi.
Eğer yolunuz Aprodisias’a düşerse yanınıza pikniğinizi de alarak, bu antik şehri, adım adım ve doya doya gezmenizi tavsiye ederim. Bilet kapısından girer girmez sizi , üstleri yontularak değişik mitolojik karakterlerin işlendiği ve her biri bir mezar olan mermer lahitler karşılar. Hemen sağ yanınızdaki bina Aphrodisias müzesidir. Kazılarda ortaya çıkarılan heykel, kabartmalar ve diğer eserlerin sergilendiği yerdir. Müzeyi en sona bırakmanızı tavsiye ederim.
Meydandan sol tarafa doğru gittiğinizde, biraz aşağıda dış cephesi mermer kabartmalar ile süslenmiş Sebastion binasını göreceksiniz. Burası Roma imparatorluk ailesine adanmış bir tapınaktı. Biraz daha ileride üst üste bir duvar gibi yığılmış şekilde sergilenen, farklı farklı yüz yapıları olan ve ethnos denilen insan sureti kabartmaları çıkacak karşınıza. Bu kabartmalar Roma imparatorluğunun farklı etnik gruplarını temsilen yapılmışlardır.
Kalıntıların arasından yolunuza devam ederseniz daha ileride sırtını, tarihi bronz dönemine kadar giden bir höyük olan tepeye yaslanmış, tiyatroyu görebilirsiniz. Tiyatrolar antik dönemin en önemli eğlence ve sosyal yaşam merkezleriydi. Tiyatroyu solunuza alın ve patikadan aşağı doğru inin. Sağınızda oldukça geniş ve ortasında bir zamanlar büyükçe bir havuz bulunan Agora yani pazar yerini görebilirsiniz. Agoralar etrafı sütunlar ve dükkanlarla çevrili meydanlardı antik dönemlerde.
Agora’nın hemen arkasında İmparator Hadrian döneminden kalma bir Roma hamamı çıkıyor kaşınıza. Roma döneminde hamamlar yerden ısıtmalı, farklı bölümleri olan kompleks ve sosyal mekanlardı. Günümüzdeki hamam geleneğinin temelini teşkil ederler.
Sırtınızı Hadrian hamamına verin ve Agorayı sağınıza alarak ilerleyin ilerde sağa sapın. Karşınıza küçük ve iyi korunmuş bir odeon/bouleterion yapısı çıkacaktır. Tiyatronun küçüğü olan bu yapılar soğuk kış aylarında konser ve gösterilerin yanı sıra bir meclis binası olarak da kullanılıyordu. Meclis binasının etrafını saran yapılar ise erken Bizans döneminden kalma ve muhtemelen fırın ve değişik dükkanlar olarak kullanılıyordu.
Meclis binası ve Bizans yapılarını geride bıraktığınızda ileride, devasa mermer ve iyon nizamında yapılmış kolonları ile Aphrodisias’ın en önemli yapılarından birisi olan Afrodit tapınağı ile karşılaşacaksınız. Şehre adını veren güzellik tanrıçası Afrodit için yapılmış olan bu tapınak, Hristiyanlığın Roma imparatorluğunda egemen din olmasından sonra yaklaşık 5. Yüzyılda bir kiliseye çevrilmişti. Kilesinin izleri de halen bu tapınak yıkıntıları içinde görülebilmektedir.
Aynı hat üzerinde Afrodit tapınağını geride bırakın ve düz yol boyunca şehir surlarına doğru devam edin. İleride uzaktan, uzun bir tümsek gibi gözüken, Aphrodisias’ın en etkileyici yapısı stadyumu göreceksiniz. Bir zamanlar at yarışları, atlı araba ve spor oyunlarının yapıldığı bu muazzam stadyum Anadolu’da Roma döneminden kalma en iyi korunmuş stadyumdur. Otuz bin kişilik kapasitesi ile Aphrodisias stadyumu görülmesi gereken yapıların başında gelir.
Stadyum bu yönde görebileceğiniz son yapıdır. Buradan başladığınız noktaya geri dönmeniz gerekir. Yol üstü başka bir anıtsal yapı olan 4 kapı anlamına gelen Tetrapylon yapısını görebilirsiniz. Bu tür anıtsal kapılar şehrin ana caddelerinin bir biri ile kesiştiği kavşaklara yapılırdı. Günümüzdeki yapı, kazılarda ortaya çıkarılan orijinal mimari unsurların imitasyon parçalar ile tamamlanarak inşa edilmiştir.
Aphrodisias’a gelmişken burayı 1960’larda ziyaret etmiş olan Ara Güler’i anmamak olmaz. Ara Güler’in, o zamanlar Geyre köyü olan Aphrodisias antik kentinin fotoğraflarını çekmesi ve Amerika’da yayınlanması ile dünyada bilinen bir yer haline gelmiştir. Meydanın yanı başındaki müzeyi ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Aphrodisias heykel okulunun en iyi eserleri bu müzede sergilenmektedir.
Nihayetinde günün yorgunluğunu yine meydanda bulunan cafe de bu tarihi mekanın ortasında bir fincan kahve ile gidermenizi tavsiye ederim.
Arif Yaşa
20 yıldır rehberlik yapıyorum ve üniversite yıllarımdan beri seyahat ediyorum. Bir yerden başka bir yere beni götüren şey ise merak!
Gezgin blog’dan haber almaya ne dersiniz?
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.