Aslında bu isim birçoğumuza hala çok tanıdık değil. Çünkü biz onu yıllarca hep “Burma” veya “Birmanya” diye bildik. Ancak 1989 da mevcut askeri yönetim ülkenin adını değiştirmeye karar verdi ve Burma’nın adı o tarihten sonra Myanmar oldu.
Myanmar bugün 51 milyon civarındaki nüfusu ve 1400 $ lar civarındaki kişi başı geliriyle dünyanın az gelişmiş yoksul ülkeleri arasında.
Geçmiş yıllarda, 50.000 den fazla insanın hayatını kaybettiği “Nergis Kasırgası” ve Arakan Müslümanları’na yapılan katliamlar gibi kötü haberlerle geldi TV ekranlarına.
Ancak Myanmar, bugün, “dünyanın en otantik ülkelerinden biri” olarak, uzakdoğunun ve dünyanın yeni turizm yıldızlığına soyunuyor…
Myanmar’lılar, çoğunlukla, Güneydoğu Asya’nın genelinde görülen bir fizyonomiye sahip. Hafiften çekik gözlü, esmer insanlar.
Aynı paralelde yaşayan Hindistan’daki insanlar çekik gözlü değilken, Myanmar’lıların çekik gözlü olmalarının nedeni ise, çoğunluğu oluşturan Bamar’ların buraya, bir zamanlar Tibet taraflarından göç etmiş olmaları.
Bamar’ların, yaklaşık 2200 yıl önce Tibet taraflarından göç edip, Irrawady nehri kıyılarında küçük şehir devletleri kurdukları biliniyor. 1000 yıla yakın süren bu dağınık yapıdan sonra 849 da kurulan Pagan İmparatorluğu, bölgenin hakim gücü olmuş.
Osmanlı İmparatorluğu’nun temellerinin atıldığı yıllarda, 1297 de Moğol saldırılarıyla yıkılana kadar yaklaşık 450 yıl yaşayan bu Pagan İmparatorluğu ülke tarihindeki en önemli devlet.
Pagan İmparatorluğu’nun merkezi, bugün de Myanmar’ın dünya turizmindeki en büyük markası olan Bagan.
“Bagan’da yapılan 10.000’den fazla tapınak nedeniyle ‘10.000 Tapınak Ülkesi’ diye anılırmış buralar.”
10.000 Tapınak Ülkesi” nden bugüne kalan, 2 binden fazla tapınak, Bagan’ı da, Myanmar’ı da gezginler için, bugün dünyanın en ilginç yerlerinden biri haline getiriyor. Pagan Krallığı’nın yıkılmasından sonra geçen yaklaşık 250 yıl, bölgede küçük krallıkların kurulduğu, dağınık bir dönem olmuş.
Bu 20 yıllık dönemin sonlarına doğru Kral Bodawpaya zamanında topraklar o dönem İngilizlerin yönetimi altında olan Hindistan’a doğru genişler. Bu olay İngilizlerin hiç hoşuna gitmez ve 1852 yılında İngilizlerle yapılan 3. Savaşın ardından o zamanın başkenti Mandalay İngilizler tarafından işgal edilir ve Burmanın tamamına hâkim olurlar.
İngiliz hakimiyeti 1948’e kadar sürüyor. General Aung San başlattığı bağımsızlık kıvılcımının sonucunu 1947 yılında uğradığı suikast nedeniyle göremesede Burma 1948 yılında bağımsızlığına kavuşuyor.
İlginç bir hikaye: Burma’da Türk esirler
Birinci Dünya Savaşı sırasında Irak’ta İngiliz’lere esir düşen yaklaşık 12.000 Türk askeri, gemilerle, savaştan çok uzak yerlere, İngiliz yönetimindeki Burma’ya getirilirler. Türk esirler Burma içinde, 5-6 ayrı kampa dağıtılır. Ancak bu kampların en büyükleri Thayetmyo (Tayamiyo) ve Mekhtila’dır. Yıllarca burada esir olarak tutulan Türkler, demiryolu inşaatları, baraj inşaatları, tütün tarlaları gibi yerlerde, ağır işlerde çalıştırılırlar. Mandalay yakınlarında bulunan ve o yıllarda yapılan National Kandawgyi Botanical Gardens’ın yapımında da Türk esirler çalıştırılır.
Yaklaşık 1600 Türk esir ağır çalışma koşulları, hastalıklar nedeniyle esaret günlerinde hayatını kaybeder. Yaklaşık 5 yıl sonra özgürlüklerine kavuşan esirler gemilerle Türkiye’ye gönderilir. Ancak bunların ne kadarının evlenip Burma’da kaldığı, ne kadarının geri dönebildiği, ne kadarının batan veya batırılan gemilerde yollarda can verdiği bugün bilinmiyor.
Bugün Myanmar’da Thayetmyo ve Mekhtila’da 2 ayrı Türk şehitliği olduğu biliniyor. Bunlardan Thayetmyo şehitliği 2013 te Türkiye tarafından restore edilmiş durumda. Ancak Mekhtila şehitliğinden bugün geriye birkaç taştan başka bir şey
TURİSTİK MYANMAR
Günümüz Myanmar’ına tarih ve politikayı geride bırakarak baktığımızda, gezginler için son derece ilginç, olağanüstü kültürel zenginliklerle dolu bir ülke görüyoruz.
50 yıldır askeri yönetimlerce, dünyaya kapalı olarak idare edilen Myanmar’da, dışa kapalılığın en büyük faydası, otantik kültürün pek bozulmadan bugüne kadar gelmesi olmuş.
Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü, liderliğini Tayland’ın yaptığı “Güneydoğu Asya” bölgesini önümüzdeki dönemde, dünyanın en hızlı gelişecek turizm bölgesi olacağını öngörüyor.
YANGON
Yangon, 6 milyonluk nüfusuyla ülkenin en büyük şehri. Eski başkent. Ancak Askeri yönetim 2006 da başkenti ülkenin orta kesimlerindeki Naypyidaw’a taşımış. “Başkent” ünvanını kaybetse de Yangon hala ülkenin en önemli en canlı şehri. “Düşmanlıkların olmadığı yer” gibi bir anlamı var.
Shwedagon Pagoda, Sule Pagoda, Chaukhtatgyi Buddha Tapınağı gibi görülmesi gereken görkemli tapınakların yanı sıra Kandawgyi Gölü gibi huzur bölgeleri, Bogyoke Market gibi cıvıl cıvıl renkli pazarları Yangon’un belli başlı atraksiyon merkezleri. Şehir merkezindeki koloniyal dönem binaları da İngiliz döneminin hatıraları olarak hala dimdik ayakta…
Yangon’a gidilmişken mutlaka yapılması gereken renkli bir tren yolculuğu da var : Circular Train.
Şehrin etrafını yaklaşık 3 saatte dolaşan bu tren size sadece şehir merkezindeki değil, kenarlardaki gerçek Yangon yaşamını da gösteren çok ilginç bir deneyim.
Yangon’la Bagan veya Inle gibi diğer turistik merkezler arasındaki mesafe pek kısa değil. Otobüsle 10-12 saatlik yolculuk yapmak gerekiyor. Bu yolculuk trenle de yapılabiliyor, ama doğrusu pek tavsiye edilebilir bir yolculuk değil. Çünkü bu seyahatlerde, trenin raydan çıkması veya vagonlardan birinin katardan ayrılması alışılmadık bir olay değil…
BAGAN
Burma tarihinin en bilindik imparatorluğu Pagan veya Bagan İmparatorluğu’nun başşehri Bagan. Bir zamanlar her kralın, her soylunun, her zenginin günahlarından arınmak için yaptırdığı irili ufaklı binlerce tapınak sayesinde Bagan ovası adeta bir tapınaklar cennetine dönüşmüş.
Yaklaşık bin yıl önce yapılan 10.000 i aşkın tapınaktan 2.000 den fazlası bugüne kadar gelmiş. İşte bu tapınaklarla Bagan, bugün Myanmar’ın en bilindik dünya turizm markası olmuş.
Bugün Myanmar denilince akla ilk gelen Bagan ve onun sonsuz gibi görünen tapınakları oluyor.
Tapınaklar dışında Bagan çevresinde günübirlik yapacağınız turlar da size otantik Burma kırsal yaşantısı hakkında çok renkli deneyimler yaşatıyor. Böyle bir turu, yaklaşık 60 km uzaklıktaki Mount Popa’ya doğru yaparsanız, gününüz çok daha fazla renklenir…
INLE
Inle bir göl. Ancak Inle’yi enteresan yapan şey bu gölden çok, göl üzerinde kurulan inanılmaz yaşam kültürü. Gerek göl kenarında, gerekse göl üstünde kurulan köylerde hayatınızda görebileceğiniz en ilginç, en tuhaf yaşam tarzlarını görmeniz mümkün. Göl üzerindeki evlerde yaşayan insanlar, göl üstünde yüzer bahçeler yapmışlar ve burada her tür sebzeyi, yetiştiriyorlar.
5-6 yaşlarında çocukların bile kanolarla dolaştığı bu göl köylerinde dokuma tezgahlarında dokunan kumaşlar, el yapımı Myanmar sigaraları, her gün bir başka köyde kurulan ve civar köylülerin alışverişlerini yaptığı pazarlar turistlerin en çok ilgisini çeken şeyler arasında.
Inle’de dünya fotografçılarının en çok ilgisini çeken ise, Inle balıkçıları.
Bir elleri ile ağ atan veya balık sepetlerini yerleştirmekle uğraşan balıkçılar, kanolarının küreğini ise artık elleri gibi kullanmaya alıştıkları bacaklarıyla çekiyorlar…
MANDALAY
Ülkenin 2. Büyük şehri Mandalay’ın nüfusu 1.200.000 civarında. 1857 de, yaklaşan İngiliz tehdidine karşı, başşehri daha güvenli bir yere taşımak isteyen zamanın kralı Mindon tarafından, Mandalay Tepesinin eteklerinde kurulmuş. Adı da o tepeden geliyor zaten. Ancak yeni başşehrin ömrü fazla uzun olmamış ve 1885 te tüm Burma gibi o da İngiliz hakimiyeti altına girmiş. İngilizler’in başşehir olarak seçtikleri yer ise, onların verdikleri isimle Rangoon (Yangon) olmuş.
Mandalay, yukarı Burma’nın ekonomik ve kültürel merkezi.
Yangon’da olduğu gibi burada da özellikle tapınaklar, Budist kültürün mutlaka görülmesi gereken renkli merkezleri.
Kuthadow Pagoda, Kyauktawgyi Pagoda, Mahamuni Tapınağı, görülmesi gereken tapınaklar.
Mandalay Tepesi ve Kral Mindon’un içi su dolu hendeklerle çevrili Mandalay Sarayı da görülmesi gereken yerler arasında.
Ülkenin ana can damarı denilebilecek Irrawady nehri kıyısındaki Sagaing’in hemen karşısında, Burma tarihinin en önemli antik şehirlerinden biri bulunuyor : Inn Wa
Inn Wa’nın kelime anlamı “Göl Ağzı”.
Inn Wa, 1365 ile 1842 arasında, zaman zaman kesintiye uğrasa da 400 yıla yakın bir süre Burma Krallarına başşehirlik yapmış bir yer.
Irrawady’nin yan kollarından biri olan Mytinge Nehri’ni tekneyle geçerek Inn Wa’ya ulaşabiliyorsunuz. Burada yapmanız gereken de sizi bekleyen at arabalarından birini kiralayıp, tarihi şehri onunla gezmek.
Yazının fazla uzadığını fark ettiğim için hızlıca geçtiğim Myanmar hakkında yazılacak çok şey var.
10 yıl önce sadece 270 bin turist ağırlayan Myanmar, 2012 de dışa açılmaya başladıktan sonra geçen yıl 4,5 milyon civarında turiste ev sahipliği yapmış.
Şu anda uzakdoğuda turizmin en hızlı büyüdüğü ülke. Ve yukarıda da değindiğimiz gibi, önümüzdeki 10 yılda Dünya Turizmi’nin yıldızlarından biri olması beklenen bir ülke.
Myanmar’ın, bugüne kadar gördüğüm en otantik ülke olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Gittiğimiz her bölgeden, son derece etkilenerek ve hep bir şeyler öğrenerek ayrıldık.
1000 yıl önce Güneydoğu Asya’da nasıl tarım yapıldığını, köylülerin nasıl yaşadığını merak ediyorsanız Myanmar’a gidin. Adeta bir “Kırsal Yaşam Açık Hava Müzesi” gibi olan ülkede, özellikle köylerde insanların hala 1000 yıl önceki yaşam kültürlerini sürdürdüklerini göreceksiniz.
Geç kalmayın.
Bozulmadan görün…
Erdoğan Özen
SBF mezunu. Uzun yıllar bilgisayar sistemleri ile uğraştı. 10 yıldır geziyor, 5 yıldır da gezi liderliği yapıyor. Gezip gördüklerini de yazmayı seviyor.
Gezgin blog’dan haber almaya ne dersiniz?
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.