Evliya Çelebi gezi anılarından oluşan Seyahatname isimli kitabında Erzurum hakkında şöyle der “Erzurum o kadar soğuk ki kışın bir kedi, bir damdan diğer dama atladığında havada donup kalıyor”
Erzurum 1. Dünya savaşında hem fiziki, hem de sosyo-kültürel açıdan ağır hasar almış şehirlerimizin başında gelse de, şehir merkezinde halen geçmişin izlerini birer tarih abidesi gibi günümüze taşıyan yapılar mevcut.
Kışın Kayağa, Yazın Yaylaya
Evliya Çelebi gezi anılarından oluşan Seyahatname isimli kitabında Erzurum hakkında şöyle der “Erzurum o kadar soğuk ki kışın bir kedi, bir damdan diğer dama atladığında havada donup kalıyor” Evliya Çelebi’nin mizah anlayışı bir yana, Erzurum memleketin en soğuk yeri olarak bilinir. Kışın sıcaklığın -30 dereceleri geçtiği bilinir. Kış ayları çok soğuk olmasına karşın yaz aylarının tatlı bir serinliği vardır. Aslında Erzurum her mevsim farklı olan şehirlerimizden biri. Kışın kayak sporları ile öne çıkarken, yazın serinliği ve temiz yayla havası ile çeker gezginleri.
Erzurum 1. Dünya savaşında hem fiziki hem de sosyo kültürel açıdan ağır hasar almış şehirlerimizin başında gelse de şehir merkezinde halen geçmişin izlerini birer tarih abidesi gibi günümüze taşıyan yapılar mevcut. Benim en çok etkilendiğim yapı, çapraz bir şekilde belli bir düzen ile üst üste bindirilmiş ahşap kirişlerden yapılmış kırlangıç kubbesi olarak bilinen çatı elementi ile Ulu Camidir. Şehrin en eski yapılarından biridir. İslamiyetin ilk zamanlarında her yere cami yapma ihtiyacı hissetmediklerinden olsa gerek, her şehrin Cuma namazları için bir camisi bulunurdu. Bu camiler Ulu Cami olarak bilinir. Erzurum’un Ulu Camisi, Saltukoğulları tarafından 1179 yılında inşa edilmiştir. Günümüzde halen cami olarak hem ibadete hemde meraklı gezginlere kapısını açmaktadır.
Ulu Caminin hemen yanında, iki minaresi ve muhteşem bir taç kapısı ile şehrin sembolü haline gelmiş Çifte Minareli Medreseyi görebilirsiniz. Zengin taş bezemeleri ve mimarisi ile görmeniz gereken yerlerin başında gelir. Günümüze kalan herhangi bir kitabesi olmadığı için tam olarak hangi yılda ve kim tarafından yapıldığını bilmiyoruz ama 13. Yüzyıl sonlarında İlhanlıların yapmış olması hayli bir ihtimal. Medresenin arkasında ki üç kümbetler ise görülmesi gereken bir başkı eski yapı.
Çifte Minareli Medresenin hemen karşısında Erzurum kalesi var. Son dönem restorasyon furyasına kurban gitmiş tarihi bir yapı. Fazla da görülecek bir şeyi kalmamış. Bir zamanlar çevresinde bulunun güzelim cumbalı Osmanlı dönemi evlerden ise eser kalmamış. Maalesef kentsel dönüşüm çılgınlığına kurban gittiler. Cumhuriyet Caddesi boyunca görebileceğiniz güzel eski yapılardan bir diğeri de Yakutiye Medresesi. Günümüzde müzedir. Özellikle minare süslemeleri ve çini mozaikleri ile dikkat çekiyor.
Oltu Taşı İçin, Taşhan
Erzurum ayrıca Oltu Taşı ile bilinen bir yer. Yarı değerli bu siyah taştan genellikle tespih yapılmaktadır. Oltu taşından yapılmış tespih, kolye, küpe gibi ziynet eşyası almak için en iyi yer tarihi Taşhan’dır. Adeta Erzurum’un kapalı çarşısı olan bu tarihi yapıda çok sayıda küçük dükkanlarda alışveriş yapabilirsiniz. Bu tarihi yapı aslında Osmanlı döneminde Rüstem Paşa tarafından bir kervansaray olarak inşa edilmiş ve iki katlıdır.
Erzurum denince hemen herkesin aklına Cağ Kebabı gelir. Yatık bir döner çeşidi olan cağ kebabı odun ateşinde pişerken cağ (şiş) geçirilerek kesilen ve servis edilen bir yemek. Lavaş ekmeği ile servis ediyorlar. Her seferinde bir cağ gelir ve siz bitirdikçe yenisi gelir. Yeter demedikçe sürekli gelir önünüze. Cağ kebabı için benim tavsiyem Koç Cağ Kebabı. Tatlı olarak da Erzurum’un meşhur kadayıf dolmasını çay eşliğinde almanızı öneririm. Bir de Erzurum Evleri Restoranına uğramadan geçmeyin. Adeta bir etnografya müzesi gibi. Bir çay veya kahve için bile olması uğramaya değer bir yer.
Arif Yaşa
20 yıldır rehberlik yapıyorum ve üniversite yıllarımdan beri seyahat ediyorum. Bir yerden başka bir yere beni götüren şey ise merak!
Gezgin blog’dan haber almaya ne dersiniz?
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.
Son yorumlar