Galata Köprüsü üzerinde yine anlamsız bir şekilde trafiğe yakalandığınızda eğer Haliç’in iç tarafına doğru bakarsanız Turyol iskeleleri arkasında, Eminönü otobüs durakları yanında bulunan pembe bir bina görürsünüz.
19. Yüzyıl yapısı olan bu bina bir dönem zindan olarak kullanılsa da İstanbul’un üçüncü büyük hanıdır. 1980lere kadar meyve, sebze hali olarak da kullanılan bu han büyük bir restorasyon sonrası şimdi turizme hizmet vermektedir.
Ama size bahsetmek istediğim yapı ise bu binaya sanki sonradan eklenmiş gibi duran kule. Eminim keskin gözlerinizden kaçmamıştır. Bizans’ın haliç surlarından geriye kalan tek kule olan bu yapı beşinci yüzyıl yapısıdır. Bizans döneminde de zindan olarak kullanılan kule Osmanlı’da da aynı şeklide kullanılmıştır. Osmanlı döneminde insanlar rahatsız oluyor diye adı bir efsaneye dayandırılarak Baba Cafer olarak değiştirilmiştir. Efsanede şöyledir; Abbasi hükümdarı Harun Reşit Bizans İmparatoru I. Nikafors’a iki elçi yollar. İsimleri Seyyit Cafer ve Şeyh Maksut olan bu elçiler hâlihazırda Konstantinopolis’te yaşayan Müslümanlar ile imparatorun aralarını yapmak için gelmişlerdir. Müslümanlara yapılan zulüm karşısında kendini tutamayıp bağıran Seyyit Cafer zindana atılır. Daha ılımlı olan Şeyh Maksut imparatoru ikna edip zulmü durdurur. Ama Seyyit Cafer ölene kadar hapis kalır. İşte, kulede bulunan iki mezardan biri Cafer’e diğeri de Cafer’in kerametlerini görüp Ali adını alan Bizanslı gardiyana aittir.
Osmanlı döneminde bir şekilde birilerinden borç alıp bunu ödeyemeyen vatandaşların hapis yattıkları bir zindanmış Cafer Baba Kulesi. Borçlular buranın küçük penceresinden kime, ne kadar borçları olduğunu haykırır, hayırseverler ve ya bir işi olması için adak adayanlar bu kişilerin borçlarını ödeyerek onları kurtarırmış. Birini kurtaracak kadar parası olmayanlar da buradaki mahkûmlar devlet tarafından iaşe alamadıkları için bağışta bulunurlarmış.
Yenilikçi hareketiyle öne çıkan padişahlardan olan II. Mahmut zamanında Cafer Baba Kulesi ve türbesi onarılmıştır. Zaten çoğu türbe yaptığı yeniliklerden dolayı adı “Gâvur Padişah’a” çıkan II. Mahmut döneminde onarılmıştır. Nedeni bellidir herhalde J. O günden sonrada eski mahkûmların ve bebeğinin iyi huylu olması için gelen annelerin uğrak yeri olmuştur.
Bugün belirttiğim gibi keskin gözlerin görebileceği Cafer Baba Kulesi’nden haykırışlar duyulmuyor. Kule sessiz bir şekilde Haliç’te gidip gelen motorları seyrediyor. Kule ziyarete açık değil ama Baba Cafer ve Ali’nin türbelerinin ziyarete açık olması sayesinde en azından içeri girip bu atmosferi soluyabilir belki, bu zindanın soğuk duvarlarında bir zamanlar çınlayan insan seslerini duyabilirsiniz.
Hazır Cafer Baba Kulesine gelmişken…
Bekri Mustafa Türbesi: IV. Murat zamanında yaşamış bir halk kahramanı J en azından benim için. Kimilerine göre genç yaşta yetim kalmasından dolayı, kimilerine göre de âşık olduğu kız ile evlenemediği için teselliyi içkide bulmuş bir şahıstır. Hakkında birçok hikâye ve fıkra vardır. Tabii en meşhurları içki ve tütün gibi zararlı neşriyatı yasaklayan IV Murat ile ilgili olanlarıdır. Hatta Evliya Çelebi’ye göre IV Murat’ı içkiye alıştıran kişidir. Geceleri mezar taşına sarhoşlar sarılır “bizi niye bıraktın baba” diye ağlarlarmış. Sabah olunca da kadınlar gelip mezar taşına sarılıp “kocam içkiyi bıraksın” diye dilekte bulunurmuş.
Ahi Çelebi Camii: Hemen Zindan Han’ın arkasındadır. Kendi halinde küçük bir cami olmasına rağmen tarihte önemli bir rol oynamıştır. Gerçek hayatta değil ama. Evliya Çelebi’nin rüyasında. Evliya Çelebi rüyasında kendini birden bu cami içinde on iki imamdan tutun da halifelere kadar İslam’ın önemli isimleri arasında bulmuştur. Daha sonra da mekana gelen Peygamber Hazretleri ile kalbi yerinden çıkacak gibi olmuş ve elini öperken “Şefaat Ya Resulallah” diyeceine “Seyahat Ya Resulallah” demiş. İşte Evliya Çelebi’yi bir seyyah yapan olay burada gerçekleşmiştir.
Bu arada bu camiyi yaptıran Ahi Çelebi, Kanuni döneminde yaşamış ve Mahmutpaşa’da bir dükkânda tabiplik yapmıştır. Böbrek ve Mesane taşı ile ilgili bir kitap ve tıpla ilgili eserleri vardır.
Turyol İskelesi: Buradan Üsküdar ve Kadıköy başta olmak üzere Adalar, Bakırköy, Çınarcık, Esenköy, Kocadere ve Armutlu’ya motor bulabilirsiniz. Ama ben daha çok turist gruplarım ile 1,5 saatlik Boğaz turu için kullanıyorum. İstanbul sokaklarını, müzelerini ve tarihi mekanlarını gezdikten sonra günü bir Boğza Turu ile bitirmek kadar dinlendirici bir şey yoktur sanırım. Tur esnasında göreceğiniz yalılar ve saraylar da cabası.
Erkan Karaköse
1999’dan beri geziyorum. Hiç gezemezsem en azından çıkıp mahallede bir dolaşırım.
Gezgin blog’dan haber almaya ne dersiniz?
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.