Kapadokya en favori yerlerimin başında yer almıştır hep. Halen her gittiğimde beni şaşırtan bir yer. Her mevsimde farklı bir güzelliği olması da cabası.
Kapadokya dünyada kendine has volkanik kaya oluşumları ile bilinir. Bölgedeki en yüksek dağ Erciyes dağıdır ve sönmüş eski bir yanardağdır. Zamanla yağmurun, rüzgarların, hava ve iklim değişimlerinin sonucu olarak meydana gelen erezyon ortaya Salvador Dali’nin tablolarına bile taş çıkartacak gerçeküstü manzaralar oluşturmuştur.
Her ne kadar Kapadokya, yerli ve yabancı turistlerin ana uğrak yerlerinden biri olsada, önünüze çıkan ilk patikadan saptığınız zaman kendinizi bambaşka ve ıssız bir manzaranın içinde bulursunuz.
Kapadokya’yı Kapadokya yapan şey sadece ilginç kaya oluşumları değil, aynı zamanda tarihi ve bu tarihle şekillenmiş, Kapadokya kaya yapısı ve doğasıyla uyumlu mimarisi de burayı özel kılan bir şey. Hangi patikadan saparsanız sapın mutlaka bir yerlerde terkedilmiş, eski zamanlara ait bir kaya dam, ahır veya kilise çıkabilir. Hatta kiliselerin iç duvarlarında fresk denilen resimlerle de karşılaşırsanız hiç şaşırmayın, çünkü Kapadokya böyle bir tarihe ve mirasa sahip.
Elbette belli başlı müzeler ve yer altı şehirleri görülmesi gereken yerlerdir fakat Kapadokya’nın gerçek tadına varmak istiyorsanız size tavsiyem anayoldan karşınıza çıkan herhangi bir patikadan sapın ve esrarengiz vadilerinde dolaşın. Meraklı bir gezgin gibi önünüze çıkan her kayadan oyma yapılara girin. Mutlaka bir sürprizle karşılaşırsınız. Zira Kapadokya sürprizler diyarıdır da. Elbette bir bilenle Kapadokya vadilerini gezmek daha verimli daha güvenli olacaktır. Fakat daha önceden edineceğiz bilgilerle de belli rotaları dolaşabilirsiniz.
Arif Yaşa
20 yıldır rehberlik yapıyorum ve üniversite yıllarımdan beri seyahat ediyorum. Bir yerden başka bir yere beni götüren şey ise merak!
Gezgin blog’dan haber almaya ne dersiniz?
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.