Çok fazla devlet geçmiş bu bölgeden. Fatih Sultan Mehmet burayı alamadan dönmüş fakat sonrasında Kanuni döneminde alınan kentte Osmanlı 350 yıl kadar kalmış, 1856’da çekilmiş. Ama gelin görün ki, Osmanlı’dan kalan eser sayısı yok denecek kadar az. 150 civarında olduğu söylenen camilerden bugün yanılmıyorsam sadece bir tanesi kalmış. Osmanlı tarzı evlerin hemen hepsi yıkılmış. Yani Osmanlı’dan kalan eserleri görmek isterseniz, üç beş tanesi dışında fazla umutlanmayın.
Bir de not: İstanbul’daki Belgrad Ormanlarının adı da, buradan İstanbul’a getirilip o meşhur su kemerlerini yapan Belgradlı ustalarından geliyormuş.
Kalemegdan hem bir kale, hem bir tarihi eser, hem de bir park Belgradlılar için. Yukarıda bahsettiğim üç beş Osmanlı yapısından ikisi burada: Sokollu Çeşmesi ve Damat Ali Paşa Türbesi. Haftasonu Belgradlılar için bir park. İçinde bir de beyaz aslanı ile meşhur hayvanat bahçesi varmış ama biz zamansızlıktan göremedik.
Çingene Adası. Belgradlıların küçük denizi. Şehrin tam ortasında. Haftasonları tıklım tıklım bir mesire yeri. Bisiklet kiralayın, yürüyün, koşun, denize girin, kahvenizi yudumlayın. Giriş ise sadece 500 Dinar, yani 5 dolar.
Belgradlıların pek övündüğü 82 metrelik kubbesiyle Avrupa’nın en büyük ortodoks kilisesi. 10.000 kişiyi alabilen kilise şehrin her yerinden görülebilyor ve inşaatı hala tamamlanmamış. En önemli Sırp azizi Sava’nın yakıldığı yerde, Vracar’da bulunuyor. Yugoslav birliğinin kurucusu Jozef Tito’nun mezarı ise Çiçekler Evi diye bilinen bir çeşit mozole/müzede. Yugoslavya tarihi ile özellikle ilgilenenler için mükemmel bir mekan. Şu ana kadar 17 milyon kişi ziyaret etmiş.
Gelelim Belgrad’ın dillere destan gece hayatına. Biz duyduğumuzda abartı sanmıştık ama sonra gözlerimizle görünce hak verdik. Aslında sosyal bir temeli var bu “clubbing” kütürünün. Aşırı milliyetçiliğiyle Yugoslavya’yı 10 parçaya bölen Miloseviç rejimine gençler arasında bir tepki olarak house ve tekno müziğin benimsendiği söyleniyor. Sava nehri üzerinde kurulu raft denen clublar geceyarısından itibaren tıklım tıklım. Party Belgrad sosyal yaşamının olmazsa olmazı. Biz kısa gezimizde ancak Free Styler ve Shake’n Shake’i görebildik ama The Tube, Plato Jazz Club ve Informbiro da çok iyi deniyor.
*Fotoğrafların çoğu için sevgili Yaşar Çelik’e teşekkürler.
Can Akgündüz
E-mailinizi bırakın, yazılarımızı size ulaştıralım.